RPG x3


Katılım
3 Tem 2023
Konular
56
Mesajlar
4,790
Beğeni sayısı
1,134
PG Nakit
730
RPG Karakteri
Alberto El Patron
Favori Güreşçi
Mini Cane
91fn1ZE-bDL.jpg


Kameralarımız, bir rafta yan yana duran fotoğraf albümlerini göstererek açılıyor. Her albümün yanında ise bir isim yazdığını görüyoruz. Kameramız netleştiğinde ise anlıyoruz ki bu isimler şirket isimleri. AAA, WWE, Impact, ROH, CMLL gibi isimlerin yanında, kitaplığın en sonunda PGW isimli albümü görüyoruz. O albüm hassas bir şekilde bulunduğu yerden alınıyor ve hemen yanı başında alkol, çerez olan bir koltuğa oturuyor albümü alan kişi. Ardından büyük bir keyifle alkolünden ilk yudumunu alıyor ve aynı keyifle ilk sayfayı çeviriyor.

MAYHEM #4.

girl-in-a-gray-jacket-is-sitting-on-the-sofa-and-looking-at-old-photos-in-a-photo-album.jpg


İlk sayfada Alberto Del Rio’nun şirketteki ilk gününden fotoğraflar bulunuyor. Debut yapmadan önce arka alanda arabasıyla beklediği fotoğraflar, ilk galibiyeti ve Alexa Bliss ile olan fotoğraflarını görüyoruz. Kameralarımız albümü tutan kişinin yüzüne dönünce, bu ismin Alberto “El Patron” Del Rio olduğunu görüyoruz. Yüzünde buruk bir gülümsemeyle beraber konuşmaya başlıyor.

Alberto “El Patron” Del Rio: İlk günden beri aynı şey. Aynı mantalite, tıpkı bir katil gibi. Çünkü bu iplerin arasında katil olmazsan, sadece maktul olabilirsin. Ve karşımda gördüğüm şey bu maktullerin en ünlüsü. Şirketin en büyük kaybedeni. Her hikayenin mutlu sonla bitmeyeceğinin en büyük kanıtı. Veya… mutlu sonla biten her hikayenin içinde olamayacağımızın. İlk adımımı ona karşı attım, belki de PGW’un gördüğü en kısa mücadeleyi gerçekleştirdim. İnsanlar bundan sonraki her maçımda olacağı gibi beni hileyle suçladı. Fakat dediğim gibi, bir Patron daima avcı olur. Çünkü av olduğu gün bu oyun biter. İnsanlar bugünden sonra av olduğumu düşündüğü çokça an yaşadı. Fakat şu güne bakıyorum da… bugünden geriye kalan tek kişi benim. Ayakta kalan tek kişi… Tıpkı 27 Nisan’ın bir tezahürü gibi. Ama imgeler, göstergeler… bu kadar soyut şeyler beni boğuyor. Ve asla güvenemiyorum. Benim için hak ettiğini almanın yolu somut şeylerden geçiyor, tıpkı ilk günden bugüne kadar akıttıklarım gibi… kan… ter… ve biraz gözyaşı. (Alexa’yla fotoğrafının olduğu yere dönüyor.) Üzgünüm güzelim, bana çok yardımın dokundu… ancak burada her zaman tek bir patrona yer var. Ve sen patron olamayacak kadar… narindin. Tek bir tekmemin kararttığı başka bir hayat, bazen seni özlüyorum… aslında sana yaptıklarımı. İnsanların gözlerindeki o telaş… hahahaha, hayatım boyunca unutamayacağım. Hayatımda en çok keyif aldığım birkaç andan birisi, o yüzden… seni özlüyorum güzelim. Ama seni… seni özlemiyorum Morrison. Çünkü sen bugüne kadar hiçbir şeyimi hak etmedin. Ne özlemimi, ne saygımı ne de sevgimi. Fakat her şeye rağmen… her şeye rağmen yanındaydım. Resmi olmasa da son gününde, bu şirketin kaderinin sana bir kez daha ağır geldiği bir günde yanındaydım. Üstüme düşeni yaptım, çünkü hiçbir kader benimkinden ağır değil. Benim kaderim başından beri buydu, en iyisini yapmak. Biz aynı değiliz Morrison. Ve biliyorum… biliyorum ki içten içe o günde yanında olmamı istiyordun. Omuzlarına kaldıramayacağın bir yükün yüklendiği o gün yine yanında olmamı istiyordun. Bunu hiçbir zaman söylemedin, fakat hisler… hisler asla yanıltmaz. Çünkü o gün yanında olsaydım, bugün sen hala Morrison, güreştiğin şovda Mayhem olabilirdi. Fakat savaş… savaş benim hayatım. Ben Hardy gibi değilim. Bir başka savaşa sürüklenmekten korkmam. Çünkü ben… ben bunun için doğdum. Savaşmak ve… kazanmak için. Sonunda ne olursa olsun kazanmak için! Ve o gün olduğum çöldeki savaşımı ardından da beni çöle götüren çocuğun savaşını kazandım. İşte ben buyum oğlum, yenilgisiz bir asker. Kimle savaştığından, nerede savaştığından bağımsız… günün sonunda hayatta kalan o asker. O yüzden ne bu şirketin en büyük kaybedeni Morrison ile aynıyım ne de savaşmaktan korkan bir keşle. O yüzden… geçelim.

girls-hand-holds-an-old-photo-album-close-up.jpg


Alberto Del Rio sakince sıradaki sayfaya geçiyor.

FREE-STYLE 2023.

Alberto “El Patron” Del Rio: Bugün… bugün baktığım herhangi bir fotoğraf bile tüylerimi diken diken etmeye yetiyor. Belki de tüm şirketi kelebek etkisine sokan o gün. Kendi evinde bir kiracı ve karşısında bir patron… İnsanlar sonucunu başından beri tahmin edebilirdi… bunu en sonunda görmeselerdi. Sahi, doktoru özledim. Belki onu görmek için yolumu bir gün o bok yuvasından geçiririm. Aldığım her nefes, sanki ciğerlerime batıyor gibiydi. Neyse ki parasını verirsen, her zaman içeriyi biraz havalandıracak birilerini bulursun. İnsanların birbirine ne gördüğü önemli değil. Dost… arkadaş… kardeş. Bunlar sadece birer… kelime. Önemli olan tek şey güç. Ve bu şirketin görüp görebileceği en güçlü adam, bendim… benim! Hala öyleyim! Herkese, her şeye rağmen öyleyim! Ve Doctor… sen bunu en çok hisseden adam oldun. Hatta Compton’da bir kaldırımda bu hislerin hala yaşadığına dair tanıklarım var. Çok yazık… rüya gibi bir kariyer… fakat kabus gibi bir son. Ben buyum Cena… Ben kabusum. En güzel uykuları bölen o kabusum. Ve seni uyandırdığım o uyku… tabuta gireceğim güne kadar beni keyiflendirmeye devam edecek. Son günüme kadar. Marco ve Ramirez… onları hala unutamıyorum. Onlara bu sefil hayatlarına katlanabilecek bir sebep verdim. Compton’un çıkmaz bir sokağında, serserinin birinden bıçağı yiyip can verecekleri gün bile bu maçı açıp izleyecekler olacak. Ve bu iki yüz… 40 yıllık ömürlerinde hatırlanabilecekleri bir ana sahip oldular, tek bir ana. Ve bunu onlara ben verdim Doc. Senin onlardan esirgediğin şeyi ben verdim, başından beri esirgediğin o şeyi. Bu yüzden onları ikna etmek hiç zor olmadı… onları anlamakta. Bu yüzden Doc… ben buradayım. Sen değilsin. Benim elimi kolumu sallayarak çıktığım o yerden, sen asla giremeyeceksin. Fakat denemeye cesaret edersen… beni ara. Bu seferki senin için de olsa, kapıları hala açtırabilirim.

Alberto Del Rio yüzünde büyük bir gülümsemeyle anlattığı bu hikayenin devamında kendi başına gelenler aklına gelmiş olacak ki, bıçak gibi kestiği gülüşüyle beraber sıradaki sayfaya geçiyor.

PAYBACK #9 ve LOCKDOWN.

Alberto “El Patron” Del Rio: Dominantların dominantı, şampiyonların şampiyonu… PGW’un ilk gününden, onun gittiği son güne kadarki göz bebeği. Altın Çocuk. William. Ve gördüğünüz, onun sırtını ilk kez yere indiren adam. Patron. Ta Kendisi. Bir şampiyona karşı, bir patron. En başından beri gayet adil gözüküyordu. Şirketin neredeyse ilk gününden beri şampiyon olan çocuk, şirketin en uzun ana kemer şampiyonluğunu yaşan çocuk, şirketin ilk Undisputed Şampiyonu olan o çocuk ve karşısında… Patron. Sayfaları her çevirdiğimde fark ediyorum ki bu şirketin her kırılma noktasında, her dönüm noktasında olan bir adam… tek bir adam var. Ve o adam… bugün, bu gece, bu şirketi bir kez daha kıracak. Hep yaptığı gibi. İnsanların bana şans verip vermemesi önemli değil, çünkü ben bugüne kadar şansa inanmadım. Bilirsiniz… şans kaybedenler içindir. Ama üzülme William. Bu insanlar tarafından daima iyi hatırlanacaksın. Onlar senin iyi bir insan olduğunu düşünüyorlar, aslında ben de öyle. Fakat en tepesi için… biraz fazla iyisin. İyi güreşiyorsun, belki aramızda ki en iyisi sendin. Fakat çocuk, zirve için sadece iyi güreş yetmez. Dövüşmen lazım. Kanatman lazım. Kanaman lazım. Korkmaman lazım. Sonucu ne olursa olsun… korkmaman lazım. Ben korkmadım William. İlk günden beri, tek bir gün bile korkmadım. Kendi kuzenim tarafından ihanete uğradığımda da korkmadım, birkaç Meksikalı tarafından çöle kaçırıldığımda da. Ben korkmam, çünkü… korkarsan kaybedersin. Ve LOCKDOWN’da, o kafesin içinde seni gördüm. Gözlerindeki o korkuyu gördüm. Çünkü karşında ilk defa benim gibisini gördün. Güçlü. Cesur. Ve bugüne kadar kaybetmekten bir kez bile korkmadığı için asla kaybetmeyen o adamı gördün. Ve işte o gün… o gün bu insanları bir şeye inandırdım. Bu şirkette, Patron’a karşı kaybetmeyecek bir adamın olmadığını.

Del Rio sırasıyla sayfaları çevirmeye devam ediyor ve Angel Garza’lı kısma geliyoruz. Burada Del Rio’nun Angel Garza’yı sakatladığı günden fotoğrafları, Angel Garza’yı yenerek kemeri bir kez daha fakat bu kez kendine kazandığı kısımları ve Angel Garza’nın bir çocukluk fotoğrafını görüyoruz.

m3pq67r.jpg


Alberto “El Patron” Del Rio: Küçük Angel… Meksika’ya her geldiğimde annenin koluna girip beni bulduğun o günleri hiç unutmuyorum. Ama… keşke öyle kalsaydın. Küçük. Masum. Beni taklit ettiğini biliyordum, evin içinde ebay’’den aldığın replika mayolarımla gezdiğini de. Çünkü senin için her zaman bir güreşçiden fazlası oldum. Senin için bir idol oldum… fakat beni kendine o kadar örnek aldın ki, günün sonunda ben olmaya karar verdin. Ama başarısızlıklar… ben asla başarısız olmadım Angel. Senin aksine bir yancı da. Hem de kötünün… En kötüsünün. Fakat bunlar geçti. Geçmişe baktığımda da, seni daima iyi hatırlıyorum. Evet, her şeye rağmen. Bana yaptığına inandığın şeylere, yapmak istediğin şeylere rağmen. Bir zamanlar ben de böyleydim. Bir mirasın yükünü omuzlamak, zaman zaman onun altında ezilmeni sağlıyor. Hele de omuzlarına aldığın bu yük Dos Caras gibi birisinden geliyorsa. Ama ben bu yükün altında ezilmedim. Bu kusursuz mirası, bir adım daha öteye taşıdım. Ama sen Angel… Garza’ların ufak mirasının altında bile ezildin. İşte seninle beni ayıran şey bu. Tüm denklem bu kadar basit aslında. Fakat her şeye rağmen, seni gördüğümde aklıma bu fotoğraf gelecek. Ve belki de bu fotoğraf, şirketi nefret ettiğin adamdan kurtardı. Umarım bu fotoğraf… idolünü Wrestlemania’ya taşır. Kendine iyi bak Angel.

Alberto Del Rio devamı olduğunu gördüğümüz albümü kapatıp, yanı başındaki masaya bırakıyor. Ardından koltuktan kalkıp, dış kapıya doğru yol alırken kameralarımız kapanıyor…
 
Anasayfa Üst Alt

Kolay Giriş Yapın: